Ankara Escort Zeynep, Ankara’daki lüks dairesinin aynasının karşısında durmuş, bedenini bir sahne sanatçısı gibi süslüyordu. 27 yaşında, bal rengi teni loş ışıkta parlayan bir kadındı. Uzun, siyah saçları beline kadar uzanıyor, uçları hafif dalgalanıyordu; her bir tel, ışığı yakalıyor, adeta bir ipek şelale gibi omuzlarından kalçalarına akıyordu. Bal rengi gözleri, bir fırtınanın habercisi gibi derin ve davetkârdı; bakışları, hem masumiyeti hem de tehlikeyi barındırıyordu. Göğüsleri dolgun, yuvarlak, her nefeste hafifçe yükselip alçalıyor, teni pürüzsüz bir kadife gibi ışıldıyordu. Beli ince, kalçaları yuvarlak ve sıkı, bacakları uzun ve zarif; her adımı, bir dansçının koreografisi gibi ritmik ve büyüleyiciydi. Ankara’nın elit dünyasında bir escort olarak çalışıyordu, ama onun için bu bir işten öte, teşhirci ruhunun özgürce dans ettiği bir sahneydi.
Bu akşam, Ankara’nın en prestijli sanat galerilerinden birinde, özel bir gece sergisine davetliydi. Davet, galeri sahibi Selim’den gelmişti; 40’lı yaşlarında, karizmatik, gri şakakları ve keskin bakışlarıyla, sanat dünyasının güçlü figürlerinden biri. Selim, Escort Ankara Zeynep’i bir “ilham perisi” olarak tanımlamış, sergide “canlı bir sanat eseri” gibi yer almasını istemişti. Zeynep, bu fikre hem merak hem de heyecan duymuştu; sanat ve teşhir, onun ruhunu besleyen iki tutkuydı. Bu gece, Ankara’yı ateşe vereceğim. Herkes bana bakacak, herkes beni isteyecek, diye düşündü, dudaklarında küçük bir tebessüm belirdi.
Dolabını açtı, parmakları kumaşlar arasında gezindi. Bu gece, hem zarif hem de tahrik edici bir görünüm istiyordu. Şeffaf, altın rengi bir elbise seçti; kumaş, tenine ipeksi bir dokunuşla sarılıyor, göğüslerini nazikçe kavrıyor, transparan yapısıyla göğüs uçlarının siluetini belli belirsiz açığa vuruyordu. Elbisenin yanlarında ince dantel şeritler vardı; teni, dantelin boşluklarından görünüp kayboluyordu. İç çamaşırı olarak siyah dantel bir tanga seçti; ince şeritler, kalçalarına batıyor, her hareketinde tenini kaşındırıyordu. Dantel sütyen, göğüslerini yukarı kaldırıyor, uçlarını kumaşın altında hafifçe kabarık bırakıyordu. Bacaklarını daha da uzatan altın rengi, yüksek topuklu ayakkabılar giydi; topuklar, her adımda kalçalarını daha da sallandırıyor, zeminde keskin bir tıkırtı yaratıyordu. Dudaklarına koyu kırmızı ruj sürdü; dudakları, olgun bir vişne gibi ıslak ve dolgun, her gülümsemede dişlerinin beyazlığıyla kontrast oluşturuyordu. Gözlerine simli far, kirpiklerini daha uzun gösteren kalın maskara; gözleri, bakana hem vaat hem tehlike sunuyordu. Saçlarını açık bıraktı, siyah dalgalar omuzlarından kalçalarına akıyordu. Aynadaki yansımasına baktı, Bir sanat eseri gibi, diye düşündü, bedeni zevkle titredi.
Mert, salonda koltukta oturmuş, Zeynep’i izliyordu; gri bir tişört, kot pantolon, gözlerinde her zamanki hayranlık ve hafif bir kıskançlık. Mert, 30 yaşında, esmer, yakışıklı ama zayıf bir karaktere sahipti; Zeynep’in teşhirci enerjisi, onu her zaman hem büyülüyor hem de huzursuz ediyordu. “Bu ne böyle?” dedi, sesi derin, ama içinde bir huzursuzluk saklıydı. Zeynep, topuklarının üzerinde döndü; altın rengi elbise, tenine yapışıyor, transparan kumaş göğüslerini ve kalçalarını açığa vuruyordu. “Sanat, sevgilim,” dedi, dudaklarını hafifçe ısırarak, gözleri Mert’in gözlerine kilitlendi. Seni de çıldırtsam mı? diye düşündü, ama bunu söylemedi. Mert, “Dikkatli ol,” dedi, sesinde bir titreme vardı; Zeynep’in enerjisi, onu her zaman hazırlıksız yakalıyordu. Zeynep, çantasını aldı, telefonunu kontrol etti; Selim’den bir mesaj: “Sergi hazır, ilham perim. Bekliyoruz.” Gülümsedi, Oyun başlıyor, diye düşündü, kapıdan çıktı, topuklarının sesi koridorda yankılandı.
Bölüm 2: Galeri Sahnesi
Ankara’daki sanat galerisi, modern bir binanın zemin katında, cam duvarlarla çevrili, şehrin ışıklarını bir tablo gibi sergileyen bir mekândı. Zeynep, galeriye adım attığında, topuklarının sesi mermer zeminde yankılandı. Altın rengi elbise, tenine yapışıyor, transparan kumaş göğüs uçlarını ve kalçalarının kıvrımlarını belli belirsiz açığa vuruyordu. Tangasının dantel şeritleri, her adımda kalçalarına batıyor, uyluklarının iç kısmı loş ışıkta parlıyordu. Galeri, sanat eserleriyle doluydu; soyut tablolar, heykeller, neon ışıklarla aydınlatılmış enstalasyonlar. Konuklar, şık giyimli sanat koleksiyoncuları, eleştirmenler ve elit isimlerdi; herkes, Zeynep’e döndü, nefesler tutuldu, fısıldaşmalar başladı. Bakışlarınızı hissediyorum. Bu güç benim, diye düşündü, kalçalarını hafifçe salladı, göğüsleri her nefeste yükseldi.
Selim, Zeynep’i kapıda karşıladı; siyah bir takım elbise, gri şakakları ışıldıyor, gözleri Zeynep’in bedeninde geziniyordu. “Zeynep, tam bir sanat eseri,” dedi, sesi sıcak ama içinde bir açlık saklıydı. Zeynep, gülümsedi, “Umarım sergiye yakışırım,” dedi, sesi ipeksi, dudakları hafifçe aralandı. Selim, kolunu uzattı, “Gel, seni koleksiyoncularla tanıştırayım,” dedi, Zeynep’in beline dokundu, parmakları tenine bastı, kısa bir elektrik akımı gibiydi. Zeynep, titredi, Oyun başlıyor, diye düşündü, bedeni zevkle doluyordu.
Selim, Zeynep’i bir grup koleksiyoncuya götürdü; beş adam, her biri farklı bir aura taşıyordu. İlk adam, 50’li yaşlarda, kel, altın saatli, tombul, gözleri açgözlü bir tefeci havasında; adı Burhan. İkinci adam, 40’lı yaşlarda, uzun boylu, esmer, takım elbiseli, soğuk bir ifadeyle şarap içen bir avukat; adı Kerem. Üçüncü adam, 30’lu yaşlarda, dövmeli, kaslı, deri ceketli, vahşi bir enerjiye sahip bir sanat simsarı; adı Arda. Dördüncü adam, 60’lı yaşlarda, gri saçlı, ince çerçeve gözlüklü, sakin ama tehlikeli bir iş adamı; adı Haluk. Beşinci adam, 30’lu yaşlarda, sarışın, yakışıklı, gözlerinde kurnazlık saklı bir galeri yatırımcısı; adı Emre. Zeynep, grubu süzdü; her biri, onu bir av gibi inceliyor, gözlerinde arzu ve güç dans ediyordu. Hepiniz benimle oynamak istiyorsunuz. Ama bu oyunu ben kontrol edeceğim, diye düşündü, dudaklarında küçük bir tebessüm belirdi.
Bölüm 3: Sanat Oyunu
Selim, grubu bir özel odaya yönlendirdi; galeri içinde, cam duvarlarla çevrili, loş ışıklı bir alan. Ortada, altın rengi bir platform vardı; Selim, “Zeynep, burası senin sahnen,” dedi, sesi emredici ama davetkâr. Zeynep, platforma çıktı; topuklarının sesi cam zeminde yankılandı, altın rengi elbise tenine yapışıyor, göğüs uçları transparan kumaşın altında kabarık, kalçaları her hareketinde sallanıyordu. Koleksiyoncular, deri koltuklara oturdular, gözleri Zeynep’e kilitlenmişti. Burhan, dudaklarını yaladı, “Bu… gerçek bir sanat,” dedi, sesi yağlı. Kerem, şarabını yudumladı, “Sanat, bedende hayat buluyor,” dedi, sesi soğuk ama gözleri alev alev. Arda, dişlerini göstererek sırıttı, “Hadi, güzelim, göster kendini,” dedi, sesi kaba. Haluk, gözlüklerini düzeltti, “Bu, unutulmaz bir eser olacak,” dedi, sesi sakin ama tehdit doluydu. Emre, “Sanat, cesaret ister,” dedi, gülümseyerek, ama gözleri kurnazdı.
Zeynep, platformda durdu; bacaklarını hafifçe açtı, elbise yukarı kaydı, tangasının dantel şeritleri göründü, uyluklarının iç kısmı parlıyordu. Bu benim sahnem, diye düşündü, elini saçlarına götürdü, siyah dalgalar parmaklarının arasında kaydı. “Beyler,” dedi, sesi ipeksi, “sanat, teslimiyet ve kontrolle ilgilidir. Siz izleyeceksiniz, ben yaratacağım.” Koleksiyoncular, nefeslerini tuttu; hava, arzu ve gerilimle doluydu. Zeynep, telefonunu çıkardı, Mert’i aradı; görüntülü konuşma başlattı. Mert’in yüzü ekranda belirdi, gözleri merak ve huzursuzluk doluydu. “Zeynep, naber?” dedi, sesi titrek. Zeynep, gülümsedi, “Mert, bir sanat sergisinde, canlı bir esirim,” dedi, sesi ipeksi, kamerayı kendine çevirdi, altın rengi elbise göğüslerini ve kalçalarını açığa vuruyordu. “Mert, beş koleksiyoncu bana bakıyor… ve seni de izleyici yapacağım,” dedi, her kelime Mert’in nefesini hızlandırıyordu.
Bölüm 4: Canlı Sanat Performansı
Zeynep, platformda dans etmeye başladı; kalçaları ritmik bir şekilde sallanıyordu, altın rengi elbise tenine sürtünüyor, göğüs uçları kumaşın altında sertleşiyordu. “Mert, dans ediyorum… kalçalarım sallanıyor, elbise tenime yapışıyor,” dedi, sesi nefes nefese, kamerayı kalçalarına çevirdi, tangasının dantel şeritleri göründü. Mert, “Zeynep, ne yapıyorsun?!” dedi, sesi sert, ama nefesi hızlanmıştı. Zeynep, elbiseyi yavaşça sıyırdı; kumaş, teninden kaydı, tangası ve dantel sütyeni açığa çıktı. Göğüsleri, sütyenin içinde kabarık, kalçaları tanganın şeritleriyle vurgulanıyordu. “Mert, elbisemi… çıkardım,” dedi, sesi ipeksi, kamerayı göğüslerine, sonra kalçalarına kaydırdı. Koleksiyoncular, koltuklarında kıpırdanıyordu; Burhan yutkundu, Kerem şarabını döktü, Arda dişlerini sıktı, Haluk gözlüklerini düzeltti, Emre gülümsedi.
Selim, “Zeynep, sanat interaktif olmalı,” dedi, sesi emredici, platforma yaklaştı. Zeynep, gülümsedi, “Mert, Selim… bana yaklaşıyor,” dedi, sesi nefes nefese. Selim, Zeynep’in beline dokundu, parmakları tenine bastı, tanganın şeridine değdi. Zeynep, titredi, “Mert, Selim’in elleri… belimde, tangama dokunuyor,” dedi, her kelime Mert’in inlemelerine karışıyordu. Selim, Zeynep’in tangasını indirdi; kalçaları açığa çıktı, teni loş ışıkta parlıyordu. “Mert, tangamı… indirdi,” dedi, sesi ipeksi, kamerayı kalçalarına tuttu. Koleksiyoncular, nefeslerini tuttu; Burhan, “Muhteşem,” diye mırıldandı, Kerem, “Sanat bu,” dedi, Arda, “Hadi, devam et,” diye bağırdı, Haluk, “Mükemmel,” dedi, Emre, “Unutulmaz,” dedi.
Zeynep, Selim’in pantolonuna uzandı; fermuarı indirdi, boxer’ı sıyırdı, penisi karşısındaydı, sıcak, kalın, damarlı, ucunda bir damla nem parlıyordu. “Mert, Selim’in penisini… tutuyorum, sıcak, kalın, damarlı,” dedi, sesi nefes nefese, kamerayı penise çevirdi. Mert, “Zeynep… bu…” diye mırıldandı, ama gözleri ekrana kilitlenmişti. Zeynep, eğildi; dudaklarıyla Selim’in penisine dokundu, önce hafifçe, dudaklarının kenarıyla, sıcaklığını hissetti, tuzlu bir tat damağında yayıldı. Dilini çıkardı, yavaşça gezdirdi; penisin ucunda dolaştı, damlayı tattı, her damarı, her kıvrımı hissetti. “Mert, dilimle… penisinin ucunu tadıyorum,” dedi, sesi ipeksi, kamerayı yüzüne yaklaştırdı, dudaklarının penisi sardığını gösterdi. Selim, inledi; elleri Zeynep’in saçlarına dolandı, parmakları telleri sıkıca tuttu, hafifçe çekti. Zeynep, ağzını açtı; dudakları penisi sardı, sıcaklık ve ıslaklık Selim’i titretti. Dilini ustalıkla kullandı; önce yavaş, ritmik bir şekilde, penisin etrafında daireler çizdi, ucunda gezindi, her damarı tattı, sonra hızlandı, ağzını derinlemesine aldı, boğazına kadar ilerledi, penis ağzında nabız gibi atıyordu. “Mert, penisini… boğazıma kadar alıyorum,” dedi, sesi boğuk, her kelime Mert’in inlemelerine karışıyordu.
Selim’in boşalması yaklaştı; Zeynep, ağzını hafifçe geri çekti, ama açık tuttu, dilini dışarıda bıraktı, gözleri Selim’e kilitlendi, Mert, bunu sana gösteriyorum, diye düşündü. “Mert, Selim… boşalmak üzere,” dedi, sesi nefes nefese, kamerayı yüzüne tuttu. Selim’in spermleri, sıcak ve yoğun bir akıntı gibi dudaklarına, diline fışkırdı; ilk damla dilinin ortasına çarptı, tuzlu, kalın, sıcak, sonra daha fazlası geldi, ağzını doldurdu, çenesine süzüldü, boynuna damladı, göğüslerinin arasına yayıldı. Zeynep, her damlayı hissetti; sıcaklık, yoğunluk, tat, hepsi bedenine yayıldı, boğazından geçişi yavaş ve bilinçliydi, yuttu, dudaklarını yaladı, son damlaları parmağıyla topladı, ağzına götürdü, parmağını emdi, tat damağında dans etti. “Mert, spermleri… yuttum,” dedi, sesi ipeksi, kamerayı yüzüne tuttu, dudaklarındaki parlaklık göründü. Mert, “Zeynep… inanılmazsın,” dedi, sesi arzudan titriyordu.
Bölüm 5: Koleksiyoncuların Katılımı
Zeynep, platformda durdu; “Mert, şimdi koleksiyoncular… sırayla,” dedi, sesi nefes nefese, kamerayı gruba çevirdi. Burhan, ilk olarak ayağa kalktı; tombul, altın saati ışıldıyor, pantolonunu indirdi, penisi karşısındaydı, kalın ama kısa, damarlı, ucunda nem parlıyordu. “Mert, Burhan’ın penisini… tutuyorum,” dedi, sesi ipeksi, kamerayı penise çevirdi. Zeynep, Burhan’a yaklaştı, kalçalarını ona döndü, tangası zaten yerde, kalçaları açığa çıkmış, teni parlıyordu. Burhan’ın penisini eline aldı; sıcak, kaygan, nabız gibi atıyordu. “Mert, Burhan’ı… arkadan alıyorum,” dedi, sesi nefes nefese, kamerayı kalçalarına tuttu. Yavaşça içeri aldı, önce ucunu, sıcaklık ve sıkılık Burhan’ı titretti, Zeynep’in nefesi kesildi, Bu inanılmaz, diye düşündü, bedeni zevkle doluyordu. Kalçaları ritmik bir dansla hareket etti, penis içinde kayıyordu, her derinleşme bir inlemeyle sonuçlanıyordu. “Mert, Burhan… içimde, her hareketini hissediyorum,” dedi, sesi ipeksi, kamerayı kalçalarına tuttu, her hareketi gösterdi. Burhan’ın spermleri, sıcak ve yoğun bir akıntı gibi içine fışkırdı, Zeynep her damlayı hissetti, bedeni titredi, nefesi kesildi. “Mert, Burhan… içime boşaldı,” dedi, sesi nefes nefese, kamerayı yüzüne çevirdi, gözleri alev alevdi.
Kerem, sıradakiydi; soğuk bir ifadeyle ayağa kalktı, pantolonunu indirdi, penisi karşısındaydı, uzun, ince, damarlı, ucunda nem parlıyordu. “Mert, Kerem’in penisini… tutuyorum,” dedi, sesi ipeksi, kamerayı penise çevirdi. Zeynep, Kerem’e yaklaştı, diz çöktü, dudaklarıyla penise dokundu, sıcaklığını hissetti, tuzlu bir tat aldı, dilini çıkardı, ucunda gezindi, her kıvrımı hissetti. “Mert, dilimle… Kerem’in penisini tadıyorum,” dedi, sesi boğuk, kamerayı yüzüne yaklaştırdı, dudaklarının penisi sardığını gösterdi. Kerem, inledi; elleri Zeynep’in saçlarına dolandı, parmakları telleri sıkıca tuttu. Zeynep, ağzını derinlemesine aldı, boğazına kadar ilerledi, penis ağzında nabız gibi atıyordu. “Mert, boğazıma kadar… hissediyorum,” dedi, sesi boğuk, her kelime Mert’in inlemelerine karışıyordu. Kerem’in spermleri, dudaklarına, diline fışkırdı; Zeynep, kamerayı yüzüne tuttu, her damlayı gösterdi, yuttu, dudaklarını yaladı, son damlaları parmağıyla topladı, parmağını emdi. “Mert, spermleri… yuttum,” dedi, sesi ipeksi, gözleri ekrana kilitlendi.
Arda, sabırsızca ayağa kalktı; deri ceketini çıkardı, kaslı kolları açığa çıktı, pantolonunu indirdi, penisi karşısındaydı, kalın, kaslı, damarlı, ucunda nem parlıyordu. “Mert, Arda’nın penisini… tutuyorum,” dedi, sesi ipeksi, kamerayı penise çevirdi. Zeynep, Arda’ya yaklaştı, kalçalarını ona döndü, kalçaları açığa çıkmış, teni parlıyordu. Arda’nın penisini eline aldı; sıcak, kaygan, nabız gibi atıyordu. “Mert, Arda’yı… arkadan alıyorum,” dedi, sesi nefes nefese, kamerayı kalçalarına tuttu. Yavaşça içeri aldı, sıcaklık ve sıkılık Arda’yı titretti, Zeynep’in nefesi kesildi. Kalçaları ritmik bir dansla hareket etti, penis içinde kayıyordu, her derinleşme bir inlemeyle sonuçlanıyordu. “Mert, Arda… içimde, her hareketini hissediyorum,” dedi, sesi ipeksi, kamerayı kalçalarına tuttu, her hareketi gösterdi. Arda’nın spermleri, sıcak ve yoğun bir akıntı gibi içine fışkırdı, Zeynep her damlayı hissetti, bedeni titredi, nefesi kesildi. “Mert, Arda… içime boşaldı,” dedi, sesi nefes nefese, kamerayı yüzüne çevirdi, gözleri alev alevdi.
Haluk, sakin bir tavırla ayağa kalktı; gözlüklerini düzeltti, pantolonunu indirdi, penisi karşısındaydı, uzun, düzgün, damarlı, ucunda nem parlıyordu. “Mert, Haluk’un penisini… tutuyorum,” dedi, sesi ipeksi, kamerayı penise çevirdi. Zeynep, Haluk’a yaklaştı, diz çöktü, dudaklarıyla penise dokundu, sıcaklığını hissetti, tuzlu bir tat aldı, dilini çıkardı, ucunda gezindi, her kıvrımı hissetti. “Mert, dilimle… Haluk’un penisini tadıyorum,” dedi, sesi boğuk, kamerayı yüzüne yaklaştırdı, dudaklarının penisi sardığını gösterdi. Haluk, inledi; elleri Zeynep’in saçlarına dolandı, parmakları telleri sıkıca tuttu. Zeynep, ağzını derinlemesine aldı, boğazına kadar ilerledi, penis ağzında nabız gibi atıyordu. “Mert, boğazıma kadar… hissediyorum,” dedi, sesi boğuk, her kelime Mert’in inlemelerine karışıyordu. Haluk’un spermleri, dudaklarına, diline fışkırdı; Zeynep, kamerayı yüzüne tuttu, her damlayı gösterdi, yuttu, dudaklarını yaladı, son damlaları parmağıyla topladı, parmağını emdi. “Mert, spermleri… yuttum,” dedi, sesi ipeksi, gözleri ekrana kilitlendi.
Emre, sonuncuydu; gülümseyerek ayağa kalktı, pantolonunu indirdi, penisi karşısındaydı, uzun, düzgün, damarlı, ucunda nem parlıyordu. “Mert, Emre’nin penisini… tutuyorum,” dedi, sesi ipeksi, kamerayı penise çevirdi. Zeynep, Emre’ye yaklaştı, kalçalarını ona döndü, kalçaları açığa çıkmış, teni parlıyordu. Emre’nin penisini eline aldı; sıcak, kaygan, nabız gibi atıyordu. “Mert, Emre’yi… arkadan alıyorum,” dedi, sesi nefes nefese, kamerayı kalçalarına tuttu. Yavaşça içeri aldı, sıcaklık ve sıkılık Emre’yi titretti, Zeynep’in nefesi kesildi. Kalçaları ritmik bir dansla hareket etti, penis içinde kayıyordu, her derinleşme bir inlemeyle sonuçlanıyordu. “Mert, Emre… içimde, her hareketini hissediyorum,” dedi, sesi ipeksi, kamerayı kalçalarına tuttu, her hareketi gösterdi. Emre’nin spermleri, sıcak ve yoğun bir akıntı gibi içine fışkırdı, Zeynep her damlayı hissetti, bedeni titredi, nefesi kesildi. “Mert, Emre… içime boşaldı,” dedi, sesi nefes nefese, kamerayı yüzüne çevirdi, gözleri alev alevdi.
Bölüm 6: Eve Dönüş ve Anlatım
Zeynep, platformdan indi; bedeni titriyordu, ama bu sadece yorgunluk değildi. Bu benim zaferim, diye düşündü, tangasını giydi, altın rengi elbiseyi tekrar üzerine geçirdi. Koleksiyoncular, koltuklarında nefes nefese, Zeynep’e bakıyordu. Selim, “Zeynep, bu… sanatın zirvesiydi,” dedi, sesi hayran. Zeynep, gülümsedi, “Sanat, cesaret ister,” dedi, topuklarının sesi galeride yankılandı. Mert, ekranda hâlâ izliyordu; “Zeynep… eve gel,” dedi, sesi arzudan çatallıydı. Zeynep, “Yolda olacağım,” dedi, görüntülü aramayı kapattı.
Eve döndüğünde, Çankaya’daki dairesi loş ve sıcaktı. Mert, kapıda bekliyordu; gözleri kan çanağı, nefesi hızlı. Zeynep, ayakkabılarını çıkardı; çıplak ayakları halıya değdi, altın rengi elbise göğüslerini ve kalçalarını sarıyordu. “Zeynep, neler oldu?” dedi Mert, sesi titrek. Zeynep, gülümsedi, Önce sinirlendirelim, sonra uçuralım, diye düşündü, koltuğun karşısına geçti, bacaklarını açtı, elbise yukarı kaydı, tangası göründü, uylukları parlıyordu.
“Galeri’de herkesi çıldırttım,” dedi, sesi ipeksi, dudakları Mert’in kulağına yaklaştı. “Selim’in penisini ağzımla uçurdum; sıcak, kalın, damarlı, dilimle her santimini tattım, spermleri dilime fışkırdı, yuttum. Burhan’ı arkadan aldım; penisini içimde hissettim, spermleri içime fışkırdı. Kerem’in penisini ağzımla sardım, Arda’yı arkadan uçurdum, Haluk’un spermlerini yuttum, Emre’yi içimde hissettim,” dedi, her kelime Mert’in nefesini hızlandırıyordu, ama gözlerinde önce bir öfke parladı.
Mert, “Zeynep, bu kadarı fazla,” dedi, sesi sert, elleri koltuğun kenarını sıkıca tutuyordu, penisi pantolonunda belirginleşmişti, ama öfkesi baskındı. Zeynep, düşüncelerinde kayboldu: Sinirlen, ama seni de avucuma alacağım. Mert’e yaklaştı, diz çöktü; “Sana da göstereyim,” dedi, sesi nefes nefese, gözleri Mert’in gözlerinde alev gibi parladı. Mert’in pantolonuna uzandı; fermuarı indirdi, boxer’ı sıyırdı, penisi karşısındaydı, sıcak, kalın, damarlı, ucunda bir damla nem parlıyordu. Zeynep, dudaklarıyla penise dokundu, sıcaklığını hissetti, tuzlu bir tat aldı, dilini çıkardı, ucunda gezindi, her kıvrımı hissetti. Mert’in nefesi kesildi, öfkesi erimeye başladı, “Zeynep,” diye inledi, sesi boğuk. Zeynep, ağzını açtı; dudakları penisi sardı, sıcaklık ve ıslaklık Mert’i titretti. Dilini ustalıkla kullandı; penisin etrafında daireler çizdi, ucunda gezindi, her damarı tattı, ağzını derinlemesine aldı, boğazına kadar ilerledi, penis ağzında nabız gibi atıyordu. Mert’in spermleri, dudaklarına, diline fışkırdı; Zeynep her damlayı hissetti, yuttu, dudaklarını yaladı, son damlaları parmağıyla topladı, parmağını emdi. Zafer benim, diye düşündü, bedeni zevkle titredi.
Zeynep, Mert’in göğsüne yattı; “Yine yapalım mı?” dedi, gülümserek, gözleri alev alevdi. Mert, “Her zaman,” dedi, öfkesi tamamen erimiş, dudakları Zeynep’in dudaklarını buldu, nefesleri karıştı.
Kendinden geçmişti karım. Parmaklarını saçlarının arasına geçirmiş, kalçalarını çalkalıyor ve inliyordu. Birden, sarsıla sarsıla belini getirmeye başl...
Salak, saf karım adım adım bu hayvan heriflerin tuzaklarına düşüyordu. Karım eline yağ döküp o küçük narin eliyle ilk önce Adem'in o kocaman aleti...
Burada şehvet düşkünü ateşli cinsel eğlenceye alışkın bir İstanbul Travesti Escort bayanım. Özel...
Ağzınız açık kalacak şekilde güzellik oluşturmak ağzınız açık kalacak şekilde zevki mükemmel şekilde gerçekleştirmek için her türlü profesyonel ili...
Her zaman masaj yaparken erotizmi mükemmel şekilde yaşatabilmek ve Tuzla Escort bayan parmaklarım vücudumuz üzeri...
Bir zamanlar, şehrin gürültülü karmaşasının içinde, iki yabancı kalp tanıştı. Onlar, hayatta birçok şeyi denemiş, ama aşkı bulmamış insanlardı. Far...
Rüya gibi bir yaz gününde, denizin kumlu sahilinde yürüyüş yaparken, gözleri rastladı ona. Bir an için dünya durdu gibi geldi, çünkü karşısında yür...
Onun da benimle aynı zevki yaşadığını onun da benimle aynı heyecanı hissettiğinin farkına varıyorum. Gecelik ilişkilerde erotizmin derinliklerine i...
Lezbiyen ilişkiler konusunda mükemmel tarz geliştirerek ilişkimizde her zaman şehvet ve Maltepe Escort bayan heye...
Yıldızlar, o gece gökyüzünde dans ederken, Sancaktepe Escort Elif ve Can'ın yolları kesişti. İkisi de şehrin karmaşasından kaç...